Limonsuyu Yaylası nın tarihteki yeri M.Ö.ye kadar uzanır.
Tarih bilgilerine göre ONBİNLERİN (M.Ö 427-335) kaçış yolu olarak kayıtlara geçer. Batılı yazar, Xenephon Anabasis eserinde ONBİNLER ordusundan kalan 8.600 kişi bu yol güzergahını takip ederek Matur Dağı'ndan Trabzon'a gelmişler.
Osmanlı Padişahlarından IV. Murat İran a bir sefer düzenleyerek oradaki karışıklıklara son vermeye karar verir. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra 1635 de Safevilere karşı Revan Seferine çıkar. Erzurum Kars güzergahından İran'a yaptığı ikinci seferini tamamlayıp Tebriz'den dönüşünde yorucu bir yolculuktan sonra geldiği Limonsuyu Yaylasında konaklar.Bu esnada yorgunluktan su içme ihtiyacı duyar. Kendisine verilen yayla suyunu içtikten sonra “oh ne güzel su limosuyu kadar güzel ve iyi su” demiş. O günden sonra bu alanın adı LİMONSUYU YAYLASI olarak anılır oldu.
15.09.1635 Cuma Günü geldiği Sultan Murat Yaylasında konaklayarak Cuma namazı kılar. Bu nedenle bu yaylanın adı da Sultan Murat Yaylası olur.
Tarih bilgilerine göre ONBİNLERİN (M.Ö 427-335) kaçış yolu olarak kayıtlara geçer. Batılı yazar, Xenephon Anabasis eserinde ONBİNLER ordusundan kalan 8.600 kişi bu yol güzergahını takip ederek Matur Dağı'ndan Trabzon'a gelmişler.
Osmanlı Padişahlarından IV. Murat İran a bir sefer düzenleyerek oradaki karışıklıklara son vermeye karar verir. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra 1635 de Safevilere karşı Revan Seferine çıkar. Erzurum Kars güzergahından İran'a yaptığı ikinci seferini tamamlayıp Tebriz'den dönüşünde yorucu bir yolculuktan sonra geldiği Limonsuyu Yaylasında konaklar.Bu esnada yorgunluktan su içme ihtiyacı duyar. Kendisine verilen yayla suyunu içtikten sonra “oh ne güzel su limosuyu kadar güzel ve iyi su” demiş. O günden sonra bu alanın adı LİMONSUYU YAYLASI olarak anılır oldu.
15.09.1635 Cuma Günü geldiği Sultan Murat Yaylasında konaklayarak Cuma namazı kılar. Bu nedenle bu yaylanın adı da Sultan Murat Yaylası olur.
Limonsuyu Yaylası 2485 m. Yükseklikte yaz aylarında yaylalara çıkanların soluklandıkları,ihtiyaçlarını karşıladıkları bir yer. Mevki de Osmanlı Geleneği hakimdi. Hanlar vardı. İnsanları ve hayvanları barındıran. Kahvesi, terzisi, berberi ayakkabı tamircisi ve fırını vardı. Zaman ilerledikçe her alanda olan değişiklikler gibi buraları da günün gelişen şartlarına ayak uydurdu. Hanlar yerini otele, aşocakları lokantaya bıraktı. Yol hizmeti geldikten sonra ihtiyaçlar günü birlik karşılandığından terzi,berber, ayakkabıcı iş yerleri kapandı. Limonsuyu Yaylası nın vazgeçilmez esnafı fakir babası, açları doyuran, kimsesizleri yatıran Behram Kumaş yaylacılar tarafından- Behram Ağa ,Dağların Babası -ünvanları ile anılırdı.
Limonsuyu Yaylası nın bulunduğu alan başka tarih sahnelerini de yaşandığı bir yayladır.
1914-1918 Savaşlarında da bu bölgede şiddetli çatışmalar oldu. 15 Mart 1915 de Çaykara, Dernekpazarı, Of, Sürmene ilçelerine giren Rus lardan kaçan yaşlılar ve kadınlar yaylalara çekildi.18 Mart 1915 de Çanakkale deki başarımızdan sonra kuvvetlerimizin bir kısmı doğya Soğanlı Dağlarındaki birliklerimize iltihak etti. 23 Haziran 1916 da Miralay Kazım kumandasındaki keşif kolumuz bu çevrede bulunan Dernekpazarı Güney Mahallesi ve Çaykara İlçesi Kabataş Köyünün müşterek yaylası Yurt Yaylasında Rusların keşif kolunu pusuya düşürerek süngüden geçirdi. Sultan Murat Şehitler Tepesindeki Rus birlikleriyle yapılan çete çatışmaları sonucu Şehitler tepesi de teslim alındı. Rüyasında bu tepede şehit olacağını gören Çanakkale li Yüzbaşı Seyfettin Bey ,bir subay, bir astsubay ve 70 erle birlikte 73 kişinin şehit düştüğü bu tepe de Şehitler abidesi var.Yurt Yaylası ile Yeni Yayla nın hakim tepelerinde istihkamların kalıntıları var.
Yine aynı yörede Matur Dağı yakınlarında Harmantepe Şehitliği mevcut olup bu yörede sadece yayla turizmini değil, Tarihi,doğanın güzelliklerini,temiz havayı bir arada ancak Limonsuyu Yaylası Kumaşsoy Kardelen Otel de yaşayabilirsiniz.
Türkiye yaylaları, tüm dünyanın giderek daha fazla birbirine benzemeye başladığı yeni bin yılda, geçmişten gelen ve tadı yaşadıkça fark edilen; günümüz modern yaşamına göre Doğulu ve egzotik, tabiattan uzaklaştığımız ölçüde otantik yaşama biçimi olarak kuşatıcı ve farklı yaylalardır.
Yaylalar, bakir tabiatının kirlenmemiş havasını; billur gibi soğuk suları; yazın en sıcak günlerde bile ferahlatıcı serinliği; büyüleyici güzellikte manzaraları; hormonsuz ve dalında yavaş yavaş olgunlaşan bitkileri; tabii ortamlarında yetişen hayvanlardan elde edilen ve yapılan gıdaları sunarlar.
Habitatı bozulmamış bir çevrede yaşayan binbir çeşit yabanı hayvan ve bitki, insanı televizyonlarda izlenen belgesellerin kurmaca aleminden kurtarıp gerçek hayatın bir parçası kılar.
Rengarenk kır çiçekleri, dağ çayırları ile kaplı olan Karadeniz Bölgesinde ki Limon Suyu Yaylasının çevresi bir rakıma ulaşıncaya kadar genellikle Ladin türü Çam ağaçlarıyla kaplıdır.
Karadeniz kıyıları sahip olduğu yeşillikleri sadece bol yağmuruna değil, nemli ve sisli havasına da borçludur. Ancak sahil şeridindeki şehirlerde yüksek nem ve sisli hava yükseklere çıkıldıkça yerini pırıl pırıl bir Güneşe, bol oksijenli tertemiz havaya bırakır.
Karadeniz yaylalarında bitki örtüsü genellikle Köknar, Ladin, Sarı Çam, Sedir, Kayın, Meşe, Ihlamur, Karaağaç, Gürgen, Kızılağaç, Yabani Fındık gibi ağaç türleriyle Kardelen, Yabani Açelya, Orman Gülü, Gökovan gibi binlerce çeşit kır çiçeği ile kaplıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder